12 Kasım 2014 Çarşamba

Koca Değil O : BABA!


Kocayı dahil edeceksin arkadaş!

Edeceksin!

Dahil ettiğin insan kocan değil ki sadece, aynı zamanda baba, bir kere bunu bileceksin!

‘’O öyledir…’’ demeyeceksin!

İçinde bulunduğun toplum anneyi  çocuğun tek bakıcısı sanıyor diye sen de o kafileye girmeyeceksin!

‘’Maçı var onun’’ diyebiliyorsan ‘’Bir kadeh şarabım var benim de’’ diyebileceksin.

‘’İşe kalkıyor köpek gibi çalışıyor zaten’’ diye düşünüyorsan her sabah kaçta kalktığını, kaç saat fiziksel ve ruhsal olarak çalıştığını hatırlayacaksın!

Bezi dolup her eğildiğinde sırtının ağrısından dem vuracağına, paylaşacaksın. Paylaşmayı bilmediğini düşünüyorsan sesini yükseltmeyi bileceksin!

Bunları yapamıyorsan arkadaş ,kusuruma bakma ama, feryat figan ortalığı yıkıp ağlamayacaksın. ‘’Bizim herif de….’’ diye başlayan cümleler kurmayacaksın çünkü ‘’senin herif’’ değil o, evlendiğin adam, sevgilin.Öğreneceksin…

Öğrendikçe öğreteceksin.

Öğrenilenleri sen de öğrenmek için çaba harcayacaksın.

‘’Sen de bana öğret’’ diye sorumlu tutacaksın.

Hayat ‘’müşterek’’tir derken müşterek lafını sözlükteki havalı bir kelime sandıysan eğer tekrar düşüneceksin!

Senin büyük bir sorumluluğun varsa arkadaş bu sorumluluk evi silip süpürüp bir yandan bebeyi sallamak olmayacak! Senin sorumluluğun hayatın ortak olduğunu önce hayat arkadaşına sonra da diğerlerine anlatmak olacak!

‘’Benim hayatım senin ki gibi değil.’’ diye başlarsan eğer… O zaman ilk bakacağım yer kocanla bebek öncesi resimleriniz olur, bunu bilesin arkadaş! Arkadaş dediysek o kadar da anlayışlı değilim elbet. Eğer görürsem  birlikte bir şeyler paylaştığınız bir fotoğraf dönüp sorarım sana ‘’Bunu paylaşmak kolaydı da öteki mi zor?’’ diye.

Hayat sana zorluk yaşatmadı arkadaş.

Sen zorlaştırdın.

Sen seçtin paylaşmamayı.

Sen seçtin kendine saklamayı.

Sen seçtin binlerce insandan bin birinci olmayı!

4 Kasım 2014 Salı

Ne Kadar Anne, O Kadar İnsan



Hepimiz ne zaman bu kadar anne olduk? Ne zaman bu kadar bilmeye başladık her şeyi? Ne zaman uyku eğitimi nasıl olmalı, ne yedirmeli ne içilmeli, neye evet neye hayır demeli bu kadar uzman olduk?

Anladınız ki bir sitem yazısı yazacağım bugün ve bazılarınız şimdiden içinizden ‘’Kendine bak sen!’’ dediniz bile. Dediniz çünkü ben de o çok ‘’paylaşan’’ annelerdenim. O yüzden siz söylemeden kendimi anlatarak başlayayım önce. Ben dediğim gibi ‘’paylaşan’’ bir anneyim. Biraz okuyan, biraz deneyimleyen, bazı denediklerinden pişman olan bunu da söylemekten çekinmeyen, bazılarıysa gurur duyan ‘’Belki birine biraz yardımım dokunur’’ diye düşünen. Tabi ki yeri geldiğinde de eleştiren, başkalarında yanlış gördüklerini de söyleyen; ama her zaman haddini bilen!

Son zamanlarda ‘’tersleyen anneler grubu’’ önüne geçilemeyen bir noktaya gidiyor. Bunu benim gibi düşünen annelerin de tecrübe ettiğine inanıyorum. Yazımı detaylandırmadan şunu da söyleyeyim ne bir kişiyi ne de spesifik bir grubu hedef alarak yazıyorum bunu. Bazen instagramda, bazen facebookta bazense direk çevremde gördüğüm bir durum sadece.

Gün sosyal medya günüdür. Çağ teknoloji çağıdır. Paylaşım her yerde artık. Fikir alışverişleri, uzman görüşleri bir tık ötemizde hepimizin. Tabii bizler bu fikir alışverişlerini sadece uzmanlarla yapmakla yetinemiyoruz. Bizim yaşadıklarımızı yaşayan insanlar arıyor, onların da bu bir hayli zor olan süreçten geçtiklerini görmek istiyor onların bu noktada neler yaptığını da merak ediyoruz. Bu anlamda ben iki rol üstlendiğimi düşünüyorum. Bana sorular soran fikir isteyen anneler olduğu kadar benim de fikir istediğim anneler var. Ve tabii fikir soran insanların yazdıklarını ve karşılığında verilen cevapları da okuyorum, araştırıyorum.

İşte tam da bu noktada dehşete düşüyorum!

Bir anne başka bir anneye soruyor geçende. ‘’Uyku tulumu kullandırtamıyorum çok ağlıyor.’’ diyor. ‘’İnce bir pike örtüyorum ben de, kenarlarından da sıkıştırıyorum. Ama bunu da atıyor üzerinden.’’ Soru belli. Çocuğu üşüyor diye korkuyor anne. Şunu da ekliyor yazısına ‘’Evimiz çok soğuk!’’. Sorunun sorulduğu kişi bile değil başka bir anne hemen giriyor konuya ‘’Çocuk 1 yaşına gelinceye kadar örtü örtülmez! Yatağına yastık koyulmaz! Ani bebek ölümü diye bir şey duymadın mı sen?’’ diyor. Soruyu soran anne tabi ki kendini açıklamaya çalışıyor ‘’İnce ve delikli bir pike, kenarları da yatağa sıkıştırılmış’’ diyor. Tekrar cevap geliyor ‘’Sanırım anlatamadım! 1 yaşına kadar çocuğun üzerine bir şey ör-tül-mez! Yatağına bir şey ko-yul-maz! Sen ani bebek ölümü sendromunu bir oku istersen!’’ diyor.

Bu konuşmayı okurken limitimin gerçekten dolduğunu hissettim. Verilen bilgi doğru bir bilgidir şüphe yok ama ya bilginin veriliş tarzı? Bilgiyi verirken ‘’Haberin olsun sen o çocuğu öldürürsün yakında!’’ iması? Karşı tarafın evinin soğukluğunu, yaşam şartlarını bilmeden ona yardımcı olabilecek bir fikir önermek yerine direk saldırma çabası? ‘’Bin kez söyledim bak son defa senin için söylüyorum bir daha olacaklardan ben sorumlu değilim ha!’’ tavrı?

Biz ne zaman bu kadar anlayışsız olduk? Biz ne zaman bu kadar karşı tarafı düşünmez olduk? Biz ne zaman hayatımızı bu kadar kısıtlayıp tek odağı çocuk haline getirip diğer her şeyi çöpe attığımız için oluşan kızgınlığı başkalarından çıkarır olduk?

Bahsettiğim örnek sadece bir tanesi. Sezeryanla doğurana ‘’Doktorun beş para etmezmiş! Sen de onu dinlemişsin ya sen de beş para etmessin!’’ manası, ateşe ilaçla karşılık verene ‘’Ver o ilaçları ver ileride göreceksin başınıza ne işler gelecek!’’ havası, hazır gıda verene ‘’Oturup 5 dakika ayır da çocuğuna bir şey pişir be tembel kadın!’’ kafası…

Daha neler neler…

Birçok annenin yaptığı birçok şeyi ben de onaylamıyorum. Onaylamadığım şeyleri eleştirdiğim yazılar da yazıyorum. ‘’Kendi çocuğumda bunu asla yapmam!’’ diyorum; ama bak ne? Kendi çocuğumda! Bana fikir sorana ben kendi fikrimi söylerim, bir yerden okuduysam alıntımı da yaparım ama ben kimim de kimi suçluyorum?

Önce ne kadar anne olduğumuza değil önce ne kadar insan olduğumuza dönüp bakma zamanı geldi de geçiyor bence…