28 Kasım 2013 Perşembe

Küçük Detaylar Hayat Kurtarır!


Anne olmak çok farklı bir yolculuk. Bebeğiniz doğana kadar olayın pratik değil de eğlenceli kısmını düşünüyorsunuz hep. Sonra bir doğuyor sanki günlerce alışveriş yapmış olan siz değilsiniz gibi türlü ihtiyaç çıkıyor ortaya. Aklıma geldikçe bu küçük ama hayat kurtarıcı detayları yazmak istedim sizlere.
Yenidoğanların her şeyi tam olsun anneler mutlu olsun :)

Emzirme minderi: 4 aya kadar sadece bunu kullanarak emzirdim. Şimdi de ara ara kullanıyorum. Özellikle sezeryanlı olursan başta dikişler ağrı yapacağı için kucağında emzirmek çok zor. Sonrasında da emzirme minderi büyük kolaylık oluyor. Joker, e bebek hepsinde bulabilirsiniz.
Benim kullandığım marka: mycey. Yarım ay şeklinde, çok rahat. Bunların yedek kılıfları da var ama ben hiç bir zaman kılıf kullanmadım çok şişiriyor yastığı onun yerine bebeğin kafasının altında ufak bi örtü sermek en mantıklısı. 
Emzirme önlüğü: Kurtarıcı!Yine mycey marka kullanıyorum.
Ağız bezleri: Bir çok markanın kumaş ağız bezleri var. Ancak sizlere tavsiyem güzel bir penye kumaş bulup onu bir terziye verip ufak kareler şeklinde ağız bezleri yaptırmanız çünkü piyasada satılan kumaşlar çok yumuşak değil. Çok detaycı olmamak gerek ama bebeklerin cildi çoook hassas olduğu için sert kumaş deydirdiğinizde sorun yaratabiliyor.
Omuz Bezleri: Yine aynı şekilde penye kumaştan omzunuz için bezler kestirebilirsiniz. Bebeğinizin ağzı sürekli sizin ve başkalarının omzunda olacak. Kıyafetlerin ağzına burnuna girmesinin sizin de üstünüzün tükürük salya olmasının pek lüzumu yok J

Puset filesi:  Pusetlerde eşyalarınızı pusetin altına koymak gerekiyor bir şey aradıkça çantayı çıkarıyorsunuz. Halbuki çok sık kullandığınız şeyler var. Bu zahmete girmemek için pusetin saplarına tutturulan puset filelerinden alırsanız elinizi attığınızda istediğiniz şeye çabucak ulaşabilirsiniz.
Anakucağı (ev tipi): Tiny Love’ın üçü bir arada ana kucağını öneririm. Efe doğduğundan beri onunla yaşıyor. Artık yoğurdunu meyvesini falan da yedirebiliyorum onda. Çok başarılı bir ürün. Üç kademesi var. Uyuma, yarı yatış ve oturma. Dolayısıyla 2-3 ay içerisinde rafa kaldırdığınız ürünlerden değil.
Hamak: Bliss marka hamak şahane bir ürün. Ama tabi önce bi bebeğinizi tanımanız lazım bakalım nasıl uyuyacak böyle bir şeye ihtiyaç duyacak mı.? Baktınız sallanmayı seven bir bebek veya kolik vs oldu hamak kadar kurtarıcı bir şey daha olamaz.
Ana kucağı (oto koltuğu) örtüsü: Örtü olmadan bebeği yatırdığınızda ana kucağına en kaliteli marka bile olsa kumaşı terleme yapıyo. Örtü şart. Havlu kılıflar da var yaz mevsimi için.
Saklama çantası:  Avent biberonları için aventin çantası var. 4 saate kadar muhafaza ediyor. Dışarı çıkarken iki biberon doldurup çantaya koyabilirsiniz.Gerçekten hayat kurtarıcı. En yüksek fiyatlar aventte ama en kaliteli ürünler de onda.
Chicco Biberon Isıtıcı: Sıcak yap soğuk suda beklet olaylarına hiç gerek yok. Pratik ürün. Dijital ekranlı ürünleri kesinlikle önermem ne kadar basit o kadar kullanıcı.
Stop Fever Bantları: Bunlar ateş düşürücü bantlar. Medikal ürün değil. Bebeğin alnına yapıştırdığınızda 8 saat durabiliyor. Efede inanılmaz faydasını gördüm. Jokerde var, e bebekte de var.
Eyecare göz mendilleri: Günlük göz temizliği için mothercareden bulabilirsiniz. Bir miktar pahalı. Günlük temizliği penye mendiller ve ılık suyla yapabilirsiniz; ancak seyahat vs gibi durumlarda eyecare yanınızda olmazsa olmazlarınızdan olsun.
Bruno ve Otribebe: Biz Efe’nin burnu için daha hastanede kullanmaya başladık bunları. Burnu açmak için en doğal yöntem bruno. İki kullanımlık. İlk kullanımdan sonra kapağını kapatabiliyorsunuz. Otribebede burnunu çekmeniz için aspiratör. Kolay gelsin J
Her çeşit emzik!: Bu tamamen sizlerin tercihi tabi ama ben bir kere daha doğurursam eğer bebeğimi bana getirirlerken daha ağzına emzik tıkıcam bu garanti! J Emzik alan bebek çok daha sakin, daha oyalanan ve kolay uyuyan bebek oluyor. Efe beni emzik yaptı hala da öyle. Sabaha karşı uyanıp 1 buçuk saat memede kalmak istiyor. Halbuki emziğe alışık bebekler uyanıp emziklerini istiyorlar. Bebek hemen her emziği kabul etmeyebiliyor daha çok kauçuk kabul ediyorlar. Nuk’un kauçuk emziği en çok kabul ettikleri. En kalitelisiyse aventin silikon emzikleri. Ben bakkal emziğine kadar denedim ama çok geç kalmıştım J ama dediğim gibi tamamen sizin karar vereceğiniz hassas bir konu. Sonra bıraktırması zor oluyor falan dio bazı insanlar, bana küfretmeyin.
Buziki Orhan Kolik CD’si: Bu CD sadece kolik olan bebekler için değil hepsi için mucizevi bir şey. Adam cd’yi anne karnındaki sesleri baz alarak yapmış o yüzden yenidoğan bebeği rahatlatıyor. Beyaz gürültü denilen bi olay var ya o olay. Efe 5 aya kadar bu cd’yi dinleyerek sakinleşti, dinleyerek uyudu. Benim hala kafamda çalıyo J
Malt İçeceği: Promalt en süt yapan diğerleri işe yaramadı bende. Tadı çok güzel diyemicem L ama süt yapımına çok yardımcı e bebekten bulabilirsiniz.
 Göğüs kalkanı: 4 ay kullandım bence hayat kurtarıcı! Bebek göğsü emince ucu hafif yara olabiliyo başlarda direk sütyeni giyince de göğüs yapışıyor yara artıyor. Göğüs kalkanı kapattığında göğüs havada kalıyor bluze değmediği için çok rahat ettiriyor. Avent en iyisi ama çift katlı olan. Diğeri küçük gelebilir.
Lahana yaprağı: Evde lahana kesin bulunsun. Emzirdikten sonra lahana yaprağını göğsüneüze kapattığında en iyi kremden daha iyi. Göğsünüzün tüm ateşini alıyo 10 dakika yetiyor zaten pörsüyo ryaprak. Bir tek lahana kokuyosun az buçuk. J
Garmastan: Göğüs uçları için pomat. Ben lansioh falan kullandım bana mısın demedi garmastanı hala sürüyorum aralarda bence çok yararlı. Kadın doğum doktorum önermişti. Tavsiye ederim.

5 Kasım 2013 Salı

Lohusa Depresyonu Diye Bişi Var!

Lohusa depresyonu diye bişi var!
‘’Nereden biliyorsun?’’ deme. Biliyorum çünkü dibine kadar yaşadım. Hatta defalarca dibe vurdum toparlanamayacağım sandım.
Çöp sandım kendimi. Kocaman şişko bi çöp. Çocuğuna yetemeyen gereksiz bir şey.
‘’Mucizevi bir bağ kuracaksınız.’’ dediler.
Yok!
Tek hissedebildiğim ameliyat ağrılarımdı... Bir de o bitmişlik duygusu... Bir daha evden çıkamayacağım korkusu.
Bir çöp gibi öleceğim bu evde biliyorum..biliyorum..
Yorgunluk... Sonsuz bir yorgunluk... Yorgun hissettiğim için de sonsuz bir suçluluk.
Efe ağlıyor diye suçluluk.
Süt yetmiyor diye suçluluk.
Ameliyat ağrılarım diğerleri kadar çabuk geçmedi diye ayrı bir suçluluk.
Gencecik yaşımda öleceğim bu zavallı bebeği yalnız bırakacağım diye bir suçluluk.
Çeyreğini birine anlattım. Başka çeyreğini başka birine anlattım. Ama kimseye tamamını anlatamadım.
Psikoloğa gittim ona bile tam olarak anlatamadım.
Uyudum gece uyandım Efe’nin suratı bembeyaz!
Nefes alamıyor!
Farketmemişim çocuğumun nefes alamadığını oracıkta öylece kalakalmış!
Donmuş çocuğum!
Uyandım sıçrayarak! Çok şükür sadece kabusmuş. Efe’nin yüzü kırmızı , yaşıyor yani, şükür Allahıma!
Ertesi gün aynı kabus.
Sonra aynı kabus...
Sonra başka kabus Efe düşmüş elimden tuzla buz olmuş.
‘’Yok ben bu çocuğu yanlışlıkla elimden düşüreceğim kesin’’
‘’Meme verirken uyuyakalacağım nefes alamayacak kesin’’
‘’Üstünü değiştirirken boynunu kıracağım kesin’’
Her sabah o uykudan uyanmak...
Yeniden aynı güne aynı korkulara başlamak...
Her sabah yine yeniden...
Sonra bir gün...
Bir gün kendime gülümseyebildim ilk defa aynaya bakarken.
Aynada her gün tiksinerek baktığım insana gülümsedim.
Nasıl bitmişti bu dibe vurmuşluk?
 İnanın bilmiyorum, inananın reçetesi yok.
Suyun üzerinde bir ışık olduğunu ne gün hatırladım?
Aslında ölmeyeceğimi yaşayacağımı ne gün bildim ben?

Hayatta bir çok konu ile ilgili bilginiz olabiliyor. Ama onu yaşamadan o konuyu ‘’bilen kişi’’ sayılamazsınız. Depresyon, lohusa depresyonu, yeni annelik psikolojisi vs bunlar hep okuduğum şeylerdi. Bir gün başıma gelebileceğini asla bilemezdim! Aylarca yatmış bir hamile olarak oğlumu kucağıma aldığım an tüm sızıların biteceğini düşünüyordum. Vücudumdaki sızıların aslında aylarca beni içten içe kemirip duygularımda kalıcı sızılar oluşturduğunu o gün görememiştim ben.
Ben bugün çok daha güçlüyüm.
Çok daha cesaretliyim.
Efe’yi dünyadaki her türlü kötülükten koruyabileceğimi düşünüyorum: bir süper kahraman gibi hissediyorum kendimi.
Eski hislerimin tam ters hisleri geldi yerleşti beynime.
Ölümsüzüm ben!
Hayatı boyunca oğluma yetebilecekmişim, ona yetmek için bana biçilen süreyle de yetinmeyip sonsuza kadar yaşayacakmışım gibi hissediyorum.
Ve o mucizevi bağ...
O bağ tüm hücrelerimde, kalbimin tüm odacıklarında.
Her gün her saniye bakıp her gün her saniye daha çok sevdiğim bir varlık var yanımda.
Sevgiyle mutlulukla baktığım o varlık!

Lohusa depresyonu diye bir şey var!
O iğrenç duygu var; ancak o iğrenç duygunun çözümü de var.
Siz benim gibi işi şansa bırakanlardan olmayın. Kendi şansınızı kendiniz yaratın ve lütfen destek alın. Başta en yakınlarınıza daha sonra da sizi tarafsızca dinleyip size yardımcı olacak uzak uzman kişilere anlatın. Bu duyguyu yaşadığınız için kendinizi asla suçlamayın! Ve yalnız olmadığınızı asla unutmayın!

Bebeklerde Gece Uykusu


Bir süredir annelerden Efe’nin akşam uykularıyla ilgili sorular alıyorum.Konunun uzmanı değilim; ancak yine de hiç yadırgamıyorum bu soruları zira ben de yeni bir anne tanıdığım zaman ilk sorum bu oluyor : ‘’Nasıl uyutuyorsunuz?’’
Sizlere öncelikle kendi sistemimi anlatmak istiyorum. Dediğim gibi konunun uzmanı değilim. Kendi başına uykuya dalabilen veya tüm gece uykuda kalan bir bebek de değil benimkisi. Ancak 2-3 aylıkken uykuya 1-2 saatte dalabilen ve gecede 10 defa uyanan bir bebekten şu anki durumumuza gelebildiğimize göre belki de bir şeyleri doğru yapıyorum. Ufacık bir yardımım bile dokunsa ne ala J
Efe'nin ilk 2 ayında uykuya dalması 2-3 saati alıyordu. Ve bu süreç boyunca sürekli ağlayan bir bebekti. Ayağımda 2 saat salladığımı sonra yatağa koyduğumda 15 dakikada uyandığını çok bilirim. Daha sonra bu süreç hamağa alışmaya başlamasıyla birlikte kısalmaya başladı. 1-2 saatlik bir sürece indik. Ancak yine ağlayarak uykuya dalma ve uyuduktan kısa bir süre sonra uyanma problemimiz vardı. Gece boyunca sık sık olan uyanmaları söylemiyorum bile...
Bu işe bir dur demek adına türlü kitaplar, yöntemler okumaya başladım. Sizlere daha önceki yazımda EASY yöntemiyle tanıttığım Tracy Hogg’un yöntemleri yine bana en yakın yöntem oldu. Gece uykusu için öncelikle Efe’ye bir rutin oluşturmam gerekiyordu. Rutin dediğimiz şey bebeği gece uykusuna hazırlarken yaptığınız hazırlıkların her gün aynı saat aralıklarında tekrarlanması. Bizim rutinimiz ufak bir şekerleme sonrası banyo, pijama giyimi, meme, mama ve hamaktan oluşuyordu. Bunu her akşam değiştirmeden yapmaya çalıştım. Bir süre sonra rutini her gün 15er dakika geriye aldım ve iki hafta içerisinde 22:00 olan uyku saatimizi 20:30 sularına çektim. Uyku saatimizi geriye aldıkça şunu anladım ki Efe’nin uykuya dalarken şiddetli bir şekilde ağlamasının ana sebebi aslında çok fazla uykusunun olmasıymış! Uykusu çok olduğu için ister istemez uykuya dalmakta zorluk çekiyormuş. Hamağa yatış saatimiz geriye gittikçe Efe’nin akşam uykularına verdiği tepkiler de düzelmeye başladı. 19:30-20:00 arasında hamağa koymayı başardığımız günse ağlamalar tamamen kesildi. 
Efe’yi ikinci ay itibariyle kendi odasına almıştık. Bunun sebebi tamamen benim annelik içgüdülerim. Efe’nin bizimle aynı odada uyumasının sık uyanmasına sebep olduğunu düşünmüştüm. Gerçekten de tahminim doğru çıktı ve odasına geçen Efe gecede bir defa uyanan bir bebek haline geldi. Ancak bu durum dördüncü ay yine değişti. Saat başı uyanmalar başladı. Yine aynı içgüdülerle oğlumu odamızdaki park yatağa geri aldık. Bizimle birlikte yattığı gece ilk defa güzel bir uyku yapabildik. Artık büyüme sürecine girmişti ve muhtemelen uyanıp benim ve babasının yanında olup olmadığını kontrol ediyordu. Yine de gece uyanmalarını üç defadan aza çekmeyi başaramıyordum. Gecede 2-3 defa (3 saat aralık olmak koşuluyla) meme emiyor, mama yiyordu. Tracy Hogg kitabında bebeğin gece uyandığında beslenmemesi gerektiğini beslendiği takdirde uyanmalarının kesilmeyeceğini söylüyordu. Bunun yerine ‘’uyku öğünü’’ dediğimiz bir öğünü öneriyordu. Bebeği 23:00’ı geçmemek koşuluyla yattığı yerden alıp uyandırmadan besleyip tekrar yatağına koyarsanız geceyi bu uykuluk öğünüyle geçirebileceğini belirtiyordu. Ben bu uyku öğününü Efe doğduğundan beri zaman zaman uyguladım zaman zaman uygulamaktan vazgeçtim. Ancak yine de uyku eğitiminde önemli bir detay olduğunu düşünüyorum.
5. ay itibariyle Efe’nin uyanmalarını azaltmak adına her uyanışında meme veya mama verme durumumuzu sonlandırdım. Beslenme aralarını 4 saate çıkardım. 20:00 gibi son beslenmesini yapıyorsa 00:00’dan önce uyandığında kesinlikle beslemiyordum. İlk bir hafta boyunca 22:30-23:00 arasında uyandı.  On beş dakika uğraşla geri uyutmayı başardım. Uyuduktan sonra tekrar uyanması 01:00’i buluyordu. Böylelikle 05:00’e kadar tekrar uyanırsa yine beslemiyor, uyutuyordum. Uyandığı anda park yatakta hafifçe sallayıp pışpışlıyor bunun yeterli olmadığını hissediyorsam hamağa alıyordum.
1 – 2 hafta içerisinde gece uyanmaları için geliştirdiğim sistem tutmaya başladı. 22:00-22:30 arasındaki uyanmalar son buldu. 00:00’dan önce uyanmıyordu artık. Ancak yeni problemimiz sabah 05:00 kalkışlarıydı. 05:00’de kalktığında mama vermeye kalkarsam uykusu açılıyordu. Ben de bu sebeple emziriyordum. Emzirince de memeyi bırakmak istemiyor saat 06:30’a kadar ortamızda memede uyuyordu. Tabii bu benim için oldukça zor bir durumdu. Bir kere her sabah 05:00’de uyanmam garantiydi. Emzik konumuna geçtiğim için de bir süre sonra ilk doğduğu zamanki gibi göğüs ağrısı çekmeye başladım. 05:00 kalkışları zamanla öne çekilmeye de başlamıştı. Memeye kavuşacağını bildiği için 04:30 hatta 04:15te kalkar oldu.
Bu konuda da dirayet göstermem gerektiğine karar verdim ve son 1 haftadır Efe uyandığında memeye almıyorum. Bunun yerine yatağında pışpışlıyorum eğer diretip ağlamaya başlarsa hamağına koyuyorum. İlk bir kaç gün bu hareketime karşı tepkisi uyanmak oldu. Artık sabah 05:00’de uyanan bir Efe’miz vardı. Ancak son üç dört gündür bu konu da düzene girmeye başladı. 05:00’de mızıldanmaya başladığında yatağındaki pışpışlamam olumlu sonuçlandı ve Efe’yi 06:00’ya kadar hamağa almadan uyutmayı başardım.
Dün gece geldiğimiz son durum:
Efe’ye bu haftayla birlikte ek gıda vermeye başladım. Meyveyi sevmedi; ancak yoğurda bayıldı. Kreşten eve geldikten sonra öncelikle banyomuzu yaptık pijamalarımızı giyindik (koşullarınıza göre rutininizi baştan şekillendirmeniz gerekebilir). Daha sonra mutfakta biz yemek yerken onu da mama sandalyesine oturtup 19:00 gibi yoğurdunu yedirdim (4 tatlı kaşığı). Sonrasında birlikte biraz oyun oynadık. 20:00 gibi gece mamasını verdik ve hamağa koyduk. 20:30 gibi Efe uyudu. Hamaktan yatağına aldık. İlk uyanması 03:00’de gerçekleşti. Mama hazırlanıncaya kadar kısa süre meme emdi. Daha sonra mamasını verdik sonuna kadar içti. Tekrar uyuduğunda saat 03:25 olmuştu. Sabah 05:10 gibi uyanma işaretleri vermeye başladı, 2-3 dakika pışpışladıktan sonra uyudu ve 06:00’da bizim kalkma alarmımızla eş zamanlı uyandı. Açıkçası 20:30’da uyuyup sabah 03:00’e kadar uyanmaması benim için de oldukça mucizevi oldu. Yoğurt ve arkasından yenilen mamanın bünyesinde olumlu bir etki yaptığını veya yeni rutinimizdeki yatma öncesi aktivitenin Efe’yi yorduğunu dolayısıyla uyku süresini uzattığını düşünüyorum. Hangisinin etkili olduğunu deneyerek göreceğim.
Bundan sonraki hedefim gece beslenmesini sıfırlamak; ancak bunu ne zaman yapacağım konusunda tereddütlerim var. Gece mamasını o kadar büyük bir iştahla yiyor ki sabaha kadar aç kalmayı henüz tolare edemeyeceğini düşünüyorum. 6. Ay kontrolümüzde bu konuyu doktorumuzla da konuşacağım.
6. ayın bitmesiyle birlikte gece uykularında odasına yatırmak da ikincil hedefim. Bunu geciktirirsem sonra daha zor olacağının bilincindeyim. Bir yandan da duygusal anne tarafımın buna hazır olup olmadığına emin değilim. Çocuğun kendi odasında yatmamasının özgüven problemi yaratacağını, kendi işlerini kendisi çözmeyi öğrenemeyeceğini söyleyen insanlarla tanıştım. Bu tarz görüşlere kati suretle inanmıyorum ve oğlumun belli konularla ilgili ‘’annem babam benim için bunu yapar’’ diye düşünmesinin sağlıksız bir durum olduğunu da düşünmüyorum. Önemli olan bunun ayarını farklı alanlarda da tutturabilmek.
Tabiii son olarak en büyük hedefim Efe’nin kendi başına uyuyabilen bir bebek olmasını sağlamak. Bunun için farklı yöntemleri sürekli okuyorum. Bana en çok uyan yöntemler Tracy Hogg’un ‘yatır kaldır’ yöntemi ve Kim West yöntemi. Yatır kaldır yöntemini dördüncü ay denedik. Biz de kaldır kısmı gerçekleşti bir daha yatıramadık Efe’yi J
 Denemek isteyenler için Tracy Hogg ve Kim West Yöntemlerini kısaca paylaşmak isterim.
Daha detaylı bilgi edinmek için kendilerinin kitaplarını temin edebilirsiniz:

Tracy Hogg Yatır Kaldır:
Hogg çocuk ağlamaya başladığında kucağınıza alın, sustuğu anda (hemen o anda hiç beklemeden)tekrar geri koyun der. Çocuk yatağa konduğunda tekrar ağlıyorsa aynı yatırıp kaldırma devam edecektir. Bu uzun bir süre devam edebilir. Süresini çocuğun direnci belirler. Ferber yöntemi gibi çocuğun ağladığı bir yöntemdir; ancak Ferber’den farkı bebeğinizi yalnız bırakmamanızdır. Sizin orada olduğunuzu bilir. Ağlamasının sebebi korkması değil, uykuya dalmayı bilmemesidir. Bu süreler gün geçtikçe kısalıcak ve bir süre sonra rutini tamamlanan bebek yatağında kendi başına uyuyabilecek bir noktaya gelecektir.

Kim West Yöntemi:

Bebeği uykulu; ancak henüz uyanıkken yatağa koymak esastır. Uykuya dalana kadar çocuğunuzla tensel temasta olabilirsiniz, aralıklı olarak sevebilirsiniz. Çok ağlarsa kucağa alabilirsiniz; ancak sakinleştiğinde tekrar yatağa koymalısınız. İlk 3 gece yatağın hemen yanına koyacağınız bir sandalyede yanında durun. Her 3 günde bir sandalyeyi yataktan biraz daha uzaklaştırın. Yatağın yanı, yatak ile kapı arasında bir noktada, odanın içinde kapıda, koridorda çocuğun sizi göremeyeceği ama sesinizi duyabileceği bir yerde. Kim West bir kaç hafta sonra bebeğinize iyi geceler diyip yanından gideceğinizi ve onun kendi başına uyuyabileceğini söylemektedir.

Bu yöntemlerin hepsi dünyada kullanılan başarıya ulaşmış yöntemler. Ancak hiç biri bana tam olarak uygun değil. Ben oğlumun beni daha bilinçli dinleyip anlayabileceği, dolayısıyla onu yatağa bırakıp 'iyi geceler' dediğimde ‘annem beni bıraktı mı?’ diye düşünmeyeceği bir dönemi bekliyorum. O zaman geldiğinde herhangi bir sistem metod uygulamak yerine telkinle hareket etmek istiyorum. Bu konuda başarılı olacak mıyım yoksa gün geldiğinde kendime mi kızacağım şu anda bilemiyorum... Ama kendime güvenim yüksek çünkü daha önce defalarca yaptığım gibi yine annelik içgüdülerimi dinliyorum!
Bu içgüdüler beni şu ana kadar hiç yarı yolda bırakmadı, şimdi neden bıraksın?